MARKALAR, YORUMLAR, TAVSİYELER.!

6502 SAYILI TÜKETİCİ KANUNU KAPSAMINDA TÜKETİCİLERİN SAHİP OLDUĞU HAKLAR

6502 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUN UYARINCA TÜKETİCİLERİN SAHİP OLDUĞU HAKLAR..


Nükhet E.

Avukat-Arabulucu

Sikayet.com Avukatı - hukuk@sikayet.com




6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki yeni kanun 07.11.2013 tarihinde kabul edilmiş ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yazımızda AB mevzuatından da esinlenerek hazırlanan yeni kanun uyarınca, tüketicilerin özellikle satım sözleşmelerinde ayıplı mal ile karşılaştıkları durumlarda satıcı karşısında sahip oldukları haklar konusunda bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.

Öncelikle ‘ayıplı mal’ kavramını açıklamak gerekirse; ayıplı mal en kısa tanımıyla sözleşmeye aykırı maldır. Bir malın satıcı ile alıcı arasındaki sözleşmeye uygun olup olmadığı iki yönden incelenir.

Birincisi, satılan malın genel olarak makul, mantıklı insanların o malda bulunmasını bekledikleri temel özelliklere sahip olmasıdır. Bu özellikler için, satıcı veya imalatçı hiçbir taahhütte bulunmasa da muadil mallarda  bulunması hususunda tüketicilerin içinde bulundukları makul beklentileri belirleyicidir.

İkincisi ise tarafların aralarındaki satım sözleşmesine o mal ile ilgili olarak açık olarak belirledikleri özelliklere sahip olmasıdır. Bunlar;

Alıcıya satıcı tarafından bildirilen özellikler,

Satıcının veya imalatçının mal ile ilgili olarak malın ambalajında, kullanma kılavuzunda veya internetteki reklam ve ilanlarında bildirdiği özelliklerdir.Yukarıda saydığımız özellikleri taşımayan tüm durumlarda malın ayıplı olduğu kabul edilir. Yeni kanuna göre satıcının, tüketiciye karşı imalatçının kusurlarından da sorumlu olduğu görülmektedir.  Kendi kusuru olmadığı durumlarda satıcı, imalatçı tarafından mal ile ilgili yapılan reklamlardan haberinin olmadığını veya olmasının kendisinden beklenemeyeceğini; tüketici ile satım sözleşmesi yaparken imalatçının hatalı reklamlarının gerçek olmadığını tüketiciye bildirdiğini ispatlar ise imalatçı ile birlikte sorumlu tutulmaktan kurtulacaktır.

6502 sayılı kanun ile getirilen bir diğer yenilik; malın gereği gibi monte edilmemesi durumunda da ayıplı malın varlığının kabul edilmesidir. Yani mal monte edilmeden teslim edilmiş, teslimden sonra satıcı veya satıcının sorumluluğunda başkaları tarafından monte edilmesi gereken durumlarda, montaj sırasında ortaya çıkan sorunlardan da satıcı sorumludur. Kanunkoyucu tüketici satımları açısından satıcının borcunu bir ‘götürme borcu’ olarak kabul etmiştir. Bu nedenle malın tüketiciye teslimine kadar malın başına gelenlerden satıcıyı sorumlu tutmuştur.

Satıcının tüketiciye karşı ‘ayıplı mal’ tesliminden sorumlu olmadığı tek durum ; ayıplı olduğu bilinerek alınan mallar açısındandır. Yani sözleşme esnasında tüketicinin bildiği veya bilmemesinin mümkün olmadığı durumlarda satıcının sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu durumu ispat yükü ise satıcıda bulunmaktadır. Kanun koyucu için esas olan tüketicinin iyiniyetinin varlığıdır.

Esas konumuz olan tüketicinin satıcı karşısında sahip olduğu haklara gelecek olursak; öncelikle belirtmeliyiz ki; kendisine ayıplı mal tesliminde bulunulduğunu ispat yükü tüketicidedir. Fakat özelli,kle malın ayıp nedeni ile hasar gördüğü durumlarda tüketicinin ispat yükünü yerine getirmesi imkansızlaşacaktır. Bu nedenle 6502 sayılı kanunda yine tüketici lehine yapılan bir düzenleme ile malın tesliminden itibaren ilk 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim anında var olduğu karinesi kabul edilmiştir. Yani tüketicinin ispat yükü hafifletilerek, bunun aksini ispat etmek satıcıya yüklenmiştir. Satıcı ayıbın tüketicinin kullanımından kaynaklı olduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulma imkanı her zaman vardır.

Tüketicinin ayıptan doğan haklarını kullanmak için sözleşme anından itibaren 2 yıllık süresi vardır. Fakat hafif ayıplı malı kullanmaya devam ederek, iki yıllık sürenin dolmasına yakın bir zamanda satıcıya başvuran tüketicinin ise uygulamada hakkını kötüye kullandığı düşünülmektedir. Zaten ayıbın malın teslim edildiği anda mevcut olduğunu ispatlamak tüketiciye düştüğü için , rasyonel bir tüketici haklarını gecikmeksizin kullanmak isteyecektir.

Satım konusu malın ayıplı çıkması durumunda tüketiciye satıcı karşısında dört adet seçimlik hak tanınmıştır. Bunların üçü sözleşmeyi ayakta tutmak suretiyle yapılabilecek onarım, yenisi ile değiştirme veya bedel indirimi talebi, sonuncusu ise tüketicinin sözleşmeden dönme hakkıdır. Satıcı bu haklardan birisini kullanan tüketiciye karşı kendisinin bir kusuru olmadığını iddia edemez. Satıcı, tüketicinin talebini yerine getirmekle yükümlüdür. Yani satıcının hiçbir kusuru bulunmasa dahi; tüketiciye karşı ayıplı ifadan sorumludur. Tüketicinin seçimlik haklarını kullanırken doğan tüm masraflardan da satıcı sorumludur. Yani ayıplı malın tüketiciden teslim alınması, nakliyatı, tamiri ve tekrar tüketiciye ulaştırılması masrafları satıcıya aittir.

Tüketicilerin sahip olduğu bu dört seçimlik hakkı teker teker inceleyecek olursak; 6502 sayılı kanuna göre; tüketicinin satıcıdan onarım veya malın yenisi ile değiştirilmesi talebinin kabul edilebilmesi için; bunun aşırı bir masrafı gerektirmemesi ve satıcı açısından temin edilmesi mümkün olmalıdır. Aksi halde, tüketicinin bu taleplerinde ısrarcı olması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacaktır.

Tüketicilerin onarım veya yenisi ile değiştirilmesi taleplerinin satıcı tarafından yerine getirilmesi için üst süre genel olarak 30 iş günüdür. Satıcı bu süre içerisinde tüketicinin talebini yerine getirmediği takdirde tüketici diğer haklarını kullanabilecektir.

Yenisi ile değiştirilmesini talep hakkında tüketicilerin bilmesi gereken bir husus bulunmaktadır. Yargıtay’a göre; yenisi ile değiştirmede satım konusu şeyin modeli ne ise ona göre hüküm kurulmaktadır. Ülkemizdeki yargılama sürelerinin uzunluğundan dolayı bu konudaki davalar sonuçlandığında; özellikle de elektronik eşyalarda artık aynı modeli yenisi ile değiştirmek imkanı kalmamaktadır. Bu nedenle eski model ürünün bedeli tüketiciye ödenmektedir. Bu durum tüketicilerin aleyhine bir sonuç doğurmaktadır. Aslında Yargıtay’ın bu uygulaması ile tüketicinin yenisi ile değiştirme hakkı uygulanamaz hale gelmektedir.

Bu nedenle tüketiciler bilmelidir ki; tamiri mümkün olmayan veya tercih edilmeyen durumlar da, satıcı tarafından yenisi ile değiştirilme talebi de kabul görmüyorsa, yargı önünde  tüketicinin talep etmesi gereken en makul seçimlik hak, sözleşmeden dönme hakkıdır. Çünkü sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasına karar verildiği zaman, tüketici satılanı iade ederek, ürünü kullanmasının karşılığını ödeyecek; buna karşın satıcı satış bedelini ticari faiz oranları ile hesaplanan şekilde iade edecektir. Daha doğru bir deyişle; tüketiciye yapılacak faiz dahil iade ödemesinden, tüketicinin malı kullanması karşılığı olan bedel düşülecektir. Bu hesaplamalar mahkemelerce çeşitli usuller ile tespit edilmektedir.

Tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının tek bir sınırı vardır. Normal şartlarda bir malın ayıplı kabul edilebilmesi için, o maldaki eksikliğin önemli olması gerekli değildir. Fakat, alıcının dönme hakkını kullanabilmesi için satım konusu maldaki eksikliğin önemli olması şartı aranmaktadır.

Tüketici açısından çok önem taşımayan veyahut kendisi tarafından giderilebilecek ayıplarda ise kullanılabilecek en makul hak satış bedelinin indirilmesini talep hakkıdır. Bu durumda satıcının alıcıya iade etmesi gereken miktar mahkemelerce çeşitli hesaplama usullerine göre tespit edilmektedir.

Kendisine teslim edilen malın ayıplı çıkması halinde tüketicinin yukarıda açıkladığımız seçimlik hakları haricinde ayrıca Borçlar Kanunu uyarınca tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. Yani tüketici kendisine ayıplı mal teslim edilmesi nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararları satıcıdan talep edebilir. Bu zarar kalemlerine; ayıplı otomobilin tamirde olduğu süre içerisinde başka bir otomobil kiralanmak durumunda kalınması, taksi ile ulaşım sağlanmak zorunda kalınması ya da arızalanan buzdolabı içerisinde olup bozulan malzemeler örnek olarak sayılabilir.

Son olarak belirtecek olursak; satım konusu maldaki ayıbın ortaya çıkmasından sonra bunu satıcıya zamanında bildirmeyen ve böylece satım konusu maldaki ve kendi uğradıkları zararın artmasına sebebiyet veren tüketicilerin, satıcıdan talep edecekleri tazminat miktarından bu miktarlarda indirime gidilecektir. Bu nedenle daha önce de değindiğimiz gibi satım konusu malın ayıplı çıkması durumunda bunun derhal satıcıya bildirilmesi hususu çok önem taşımaktadır.

 

Nükhet E.

Avukat-Arabulucu

Sikayet.com Avukatı